Kitaplar hakkında arka kapaklarda yazanlardan daha çok şey öğrenmek istiyorsanız..
2 Mayıs 2021 Pazar
Son Av ve Grange
Blogumdaki bir önceki yazının Küllerin Günü hakkında olduğunu düşünür ve
Küllerin Günü’nün de Son Av’ın devamı olduğunu göz önüne alırsak bu yazının Son
Av’ın incelemesi olması hem mantıksız hem de plansız olmuş. Ama şu var ki
Son Av’ı okuduğumda bloga yazı yazmıyordum ve Küllerin Günü’nü yeni
okudum. Hem de o kadar beğenmedim ki hem gerçek hayatta tanıdığım – ve
Grange’ı az çok tanıması tek kriter- herkese hem de sosyal medyadaki
hesaplarımdan kötülemek yetmedi, hızımı alamadım, bloga da yazdım. E başlamışken
de devamı geldi işte. Zaten bloğuma yazmayı çok seviyorum aslında ama buraya
yazana kadar kitabıma yazayım diye ara vermiştim. Gelin görün ki yazma
serüvenim, edebiyat dünyasının usta yazarlarından bir şeyler okuyunca: ”Sen kim
köpek, utanmıyorsun da kitap yazmaya kalkıyorsun nelere özeniyorsun hadsiz!”
diye hevesimi kırıp ismi lazım olmayan, kitap çıkarmış bazı kişileri görünce de
“Ya bu bile kitap çıkardı, ben hala çıkaramadım” diye kendi kendimi gaza
getirmem arasında tenis topu gibi hop o tarafa hop bu tarafa gittiği için iki
ileri bir geri ancak mehter takımı gibi ilerliyor. Sanırım benim bu kitap işinin
akıbeti –sonu ne yazık ki benzememekle beraber- Martin Eden gibi olacak. Arka
arkaya ne varsa yollayacağım, aynı anda birkaç tane kitabım olacak ama Martin
Eden tutturdu, ben o kısımdan umutlu değilim. Girişimim muhtemelen eş dostun
kitabımı nezaketen alması ve “Ayy, ne güzel yazmışsın, devamını bekliyoruz”
diyerek okumadan canım kitabımı bir kenara koymasıyla son bulacak. Her neyse
konuyu o kadar dağıttım ki hangi kitabı anlattığımı unuttum resmen. Neandertal
miydi neydi… Yok yok, o değildi! Onu anlatmaya başladım da tamamlayamadım zaten.
Kör olmayasıca insanoğlu! Kitabını yorumlarken bile kal geliyor insana.
Birbirlerini yiyen insanların mezarından süs eşyası çıkıyor… Ne yazılır ki bunun
için… Neyse onu da sonra düşünürüm. Zaman zaman insana olan nefretimde bir coşma
oluyor, kısmetse öyle bir günümde yorumlayacağım o kitabı, yoksa duygularımı
gereğince yansıtamıyorum. Gelelim Son Av’a… Açıkçası okuyunca Son Av’ı
beğenememiştim ama tabii ki gelen gideni arattı, atalarımız ne mübarek insanlar,
ne güzel söylemişler, gerçekten her gelen de bir gideni aratma durumu oluyor.
Küllerin Günü’nün yanında Son Av, Siyah Kan gibi kalır. Ama sonuçta
Grange seven ve kitaplarını okuyan birinin de okumadan geçmeyeceği bir
kitaptı. Küllerin Günü kadar zorlamıyor ama Kızıl Nehirler kadar da
akmıyor. Kızıl Nehirler de bu serinin ilk kitabı bu arada. Mesela şurda
şöyle de bir durum geliyor aklıma: Madem bir seri oluşturmaya karar verdin,
neden Siyah Kan değil de Kızıl Nehirler? Gerçi sonu böyle olacaktıysa da iyi ki
Siyah Kan’ı devam ettirmemiş, hüsrana uğrayacakmışız. Fakat şu da var Grange
yani, ne kadar sıkıcı olsa da, zor okunsa da, gene de kötü derken bile bir
üzülüyor insan, düşünüyor; içinden övmek geliyor falan… Değişik bir şey! Ne
olacak bu Grange sevgimiz bilemiyorum. Şimdi yeni kitabını, bunlardan daha iyi
olacağını umarak beklemeye başlayalım bakalım. Herkese iyi okumalar…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder