24 Nisan 2021 Cumartesi

GRANGE ve SON KİTABI KÜLLERİN GÜNÜ

Sevgili Jean Christopher Grange “nasılsa seviyorlar, bana bayılıyorlar, ne yazsam gider” kafasına girdi bence. Son romanlarında elden bırakmadan okunacak bir durum olmadığı yetmezmiş gibi en son romanı ele almak istenmeyecek kadar sıkıcıydı. 280 sayfacık kitabı –ki 280 sayfa olduğunu ilk gördüğümde kısaymış diye üzülmüştüm¬ – on beş güne yakın sürede okudum, polisiye gerilim için çok uzun bir süre. Polisiye gerilim edebiyat dünyasının çerezidir. Bu kadar uzun sürede yenen çerez de bilemiyorum yani… Açılmayan antep fıstığı gibi... Açamazsın ama bırakamazsın da, zorlar durursun, aynı o hesap. Sonunda da leblebilerle beraber yarı kırılmış, bir kısmı kenardan köşeden yenmiş bir biçimde kalır tabakta. Ve Grange’ı açılmayan Antep fıstığına benzeten hayat John Verdon’a neler yapmaz (onun da yen kitabı çıktı ya, sonu “Küllerin Günü”ne benzemez inşallah) Kitaptan daha ayrıntılı bahsedecek olursak Kızıl Nehirler’in dolayısıyla Son Av’ın devamı. Bence Son Av da çok iyi değildi ama Küllerin Günü kadar da kötü değildi. Yine Niemans başrolde. En sevmediğim karakterlerden. Genelde insan kitap karakterleriyle empati kurar, zaman zaman kızıp sinir olsa da çoğunlukla sever ama ben bu adamı hiç sevmiyorum. Kendini beğenmiş, fazla pohpohlanmış, kadınlara karşı olan tavrına değinmek bile istemiyorum, üstelik yanlış kararların adamı! İnsan’ın şansı hep mi yaver gider, işte kitapta ana karaktersen gidiyor ama Niemans’ı sevenler de olacağı için aslında bu yorum fazla öznel, kitabın genel yorumuna gölge düşürmez. Kitabın tek eksiği bu olsaydı Niemans’ı da görmezden gelir ve belki daha az sinir olurdum; gel gör ki kitapta çok fazla mantık hatası da vardı. En başta kaza gibi görünen bir olay var, bizim süper dedektif tutturuyor cinayet diye. İlla soruşturma açmak için diretiyorlar. Neden kaza ihtimali daha yüksek görünen bu durum için –çünkü yazar burada bir yandan da kazanın yaşandığı toplumu övüp melek gibi insanlar deyip duruyor- böyle diretiyorlar anlamadım. Herhalde ben kaçırdım deyip döndüm başını tekrar okudum ama elle tutulur bir ipucu yoktu. Sonrasında mesela çok basit bir şey vardır da kimse göremez de bizim dedektif gider şıp diye bulur ya, şu polisiyelerde en gıcık olduğum şeydir ve burada da var. Bazı polisiyelerde pek göze batmıyor ama Grange yapınca daha da göze batıyor. Bunun da dışında kitapta heyecan sıfır. Yarıya gelince hafiften bir koşuşturma olur gibi oldu, hele şükür dedim kitap şimdi başlıyor ,yok gene olmadı. Oku, oku, oku, yok, yok, yok! İstisnasız her gün bugün bitireceğim diye elime aldım ve o gün bitiremeden bıraktım. 1001 kitapta okuduğum bir yoruma göre tv dizisine uyarlanmış kitap ve Küllerin Günü o dizinin bölümlerinden biriymiş. Bu bilgi “İşte bu her şeyi açkılıyor!” dememi sağladı ama gene de Grange’tan böyle bir kitap okuduğum için üzüldüm yani bu biraz Game of Thrones’ın finalini izleyip beğenmemek gibi. O kadar zaman bekle, sonuç hüsran… Grange sevgim sarsıldı mı peki? Ne yazık ki hayır! Bu adam ne yaptı bize, kitaplarında büyü mü var da alıp alıp beğenmiyorum ama gene alıyorum anlamıyorum ama şimdi çıksa yine aynı hevesle alırım. Kötü de olsa Grange bu, okumadan olmaz deyip başlayacaklara şimdiden iyi okumalaar diliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder