21 Ekim 2021 Perşembe

DÜNYA'NIN TÜM DERTLERİ

Yaprak Dökümü gibi dram dizilerinin çokça sevilip reyting rekorları kırdığı ülkemde, halkın içinden hatta tam göbeğinden, halktan biri olarak “Dünya’nın Tüm Dertleri” ni okumaya başlamamdaki öncelikli sebep okurum okurum da sonra “senin derdin dert midir, benim derdim yanında; hiç kimsede gördün mü, böyle dert hayatında” isyanı evresinden “ne dertler varmış, şükür” evresine geçerim umuduydu. Gelin görün ki insanın bir balık olup sudan çıktığı, evet yanlış okumadınız ve ben mecaz, benzetme vs yapmış değilim; gerçekten insanın bir balık olup sudan çıktığı…. Burada bir durmak istiyorum… mesela benim kıt aklım bunu tam olarak kabullenemedi ama misal arkadaşlarımla konuşunca hepsi evrim bilim temelli olduğu için “evet, mantıklı.” falan dediler. Hepsi derken kastedilen arkadaş sayısı iki bu arada ama ortamda iki kişi vardı ve ikisine de mantıklı geldi. Benim kendi mantığımla yaptığım karşı çıkmalara ise her zamanki gibi kuyruk sokumu örnek verildi. Bu kuyruksokumu da iyi ki var yoksa evrim temelli konuşmalar yeterli kanıta (yeteri kanıt: kuyruksokumu) dayandırılamadığı için hep havada kalacaktı. Tamam, kuyruksokumu var; varsayalım ki balık olduğumuz yıllardan kaldı ama yüzgeçler nerde, yüzgeç sokumu nerde! Hadi ateistler bunu da açıklasın! Yani, kitap teee bizim balık olduğumuz zamandan başlamış, şimdi bir düşünün balığın ne derdi olabilir ki! Balık yani! Uzun süreli hafızasının olmadığı düşünülüyor ki… bir dakika! Şu anda evrimle ilgili kuyruksokumundan daha etkili bir kanıt geliştiriyor olabilirim, insan gerçekten balıktan geliyor olabilir ve bu da insanın hafıza sorununu açıklayabilir. Olayların ne kadar önemli olursa olsun toplum tarafından kısa sürede unutulması ve bu önemli olayların tekrarlanması halinde de hiçbir tepki verilmemesini bundan daha iyi açıklayacak bir teori düşünemiyorum! Yüzgeçle kuyruk gitmiş ama hafıza taa o zamanlardan kalmış demek kii.. İnsan Sudan Çıkmış Balığa Dönüyor
İnsan bir zaman sonra sudan çıkıp muhtemelen deniz kum güneş üçlüsünün de keyfini çıkardıktan sonra benim tam anlayamadığım dertleri başlıyor. Ben tüm dertler deyince savaş olsun açlık olsun küresel ısınma vs gibi aklımın erdiği şeyler bekliyordum ama gördüğünüz gibi şimdi size anlatırken, ilgisini çekmeyen dedikoduyu yarım yamalak dinlediği için başkalarına anlatırken “işte kaynı mı ne buna demiş ki sen evlenirken demiş bizim görümcemizin de demiş altın bilenziği alınmıştı da demiş kaybolmuş mu neymiş öyle bir şeymiş demiş” diye ne dediğini kendi de anlamayan Ayşe teyze gibi kaldım! Ama şunu anladım, dünyanın dertleri bizim sandığımız şeyler değil. Mesela küresel ısınmayı hiç de kafasına takmıyor, daha farklı şeyler dert etmiş o. Ha ne derseniz, bilemiyorum, kendisine sorun! Bu arada dünyanın küresel ısınmayı dert etmeinse de gerek yok, dünya birkaç yüz milyar yılda bir ( gerçek sayıyı unuttuğum için bunu uyduruyorum şu anda) kendini yeniliyormuş, hatta neandertallerin neslinin tükenmesinin bir sorumlusu da soğuk hava mıydı, yoksa görümcesinin bileziği miydi, tam çıkaramadım şimdi ama sonra neandertal yazımda bahsedeceğim yine, öyle bir şeydi. Yani dünyaya bir şey olmayacak zaten, azıcık sersemleyip yoluna devam edecek, olan yine insana olacak. Sözün özü Bu tür kitapları yeni okumaya başladığım için (yeni dediğim de üç beş senesi vardır ama gösterdiğim ilerleme göz önüne alınırsa yeni sayılır,) yeterli bilimsel altyapım olmadığından anlamakta zorlanıyorum, bazı yerleri anlıyorum ama bu sefer de anlatmakta zorlanıyorum. Gene de okunmaya değer bir kitaptı. Sonunda “ne dertler varmış be!” demedim, daha doğrusu demedim de neden demedim: dünyanın derdinin ne olduğunu tam anlayamadığım için derecelendiremedim ve kendi dertlerimle kıyaslayamadım ama deseydi ki “eltisinin kaynı demiş sizin aile demiş” vs gibi anlatılsaydı daha iyi anlayabilir ve karşılaştırma yapıp sizi de olması gerektiği gibi aydınlatabilirdim. Yine de okumaya niyeti olan anlayışlı ve dert ehli arkadaşlara iyi okumalar, benim gibi anlayışı kıt arkadaşlara da kolaylıklar diliyorum…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder