9 Nisan 2018 Pazartesi

SAPİENSLİĞİMİZİ SORGULATAN BİR KİTAP: HOMO SAPİENS!

Uzun zamandır bloguma yazı ekleyememiştim ama baharın gelmesiyle şöyle bir silkindim ve kaldığım yerden devam etmeye karar verdim. Sonuçta sen okumasan, ben okumasam, biz okumasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa! Gerçi yorum yazmak için seçtiğim kitap da insanı biraz senden, biraz benden , biraz bizden tiksindiren bir kitap. Hep farkındayım/farkındayız insanın zaman zaman ne kadar aşağılık bir yaratık olduğunun ama bu kitapla ben daha da bir fark ettim, tabii hep kötü şeyler anlatılmıyor kitapta ama insanın kötülüğünün tarihselliği inanılmaz. Mesela ben insanın altı türünün daha olduğunu fakat zaman içinde yok olduklarını bu kitaptan öğrendim. Ne kadar inanılmaz değil mi? Kendi türümüzü bile yok etmişiz, kendi türünü yok eden hayvanlara bitkilere neler yapmaz ki yapmışız da. Helal olsun dediğim tek nokta bu zaten, kötüyüz ama helal olsun valla tutarlı bir kötüyüz. Firdevs hanım gibi, Ferhunde gibi kötülüğünü kendi içinde anlamlandıran ve haklı sebepler bularak diğer türlerin canına okuyan nadide bir türüz gerçekten. Kitaba gelince gerçekten çok akıcı, insanın okudukça daha da okumak istediği, elinden bırakamadığı bir kitap. Grange kitaplarından başka kitapların bana pek hissettirmediği bir duyguydu bu. O kadar çok yerin altını çizdim ki çizmediğim yerler daha az. Farklı bakış açıları, hiç duymadığımız (en azından benim duymadığım) bilgiler, vay anasını dedirten yorumlar… hemen ikinci kitabı da aldım hatta ve hatta bu kitabın verdiği gazla Jared Dimond’un, James Gleick’in, Matt Ridley’in kitaplarını da aldım. Bunlar kim, derseniz kitabın arkasında “Jared Diamond, James Gleick, Matt Ridley ve Robert Wright’ın eserlerine aşina okurlar için muhteşem bir kaynak.” diyordu. Ben de hemen nasıl aşina olmamışım bu zamana kadar, bir de iyi okuyucuyum diye övünüyorum; diye kendimi ayıplayarak hepsini aldım, gerçi daha okumaya fazla fırsatım olmadı çünkü evde de İstiklal Marşımızda geçen “tek dişi kalmış canavar”larcasına bizi zorlayan, fakat henüz tek bir dişi bile olmayan ve bu sebeple diş çıkarma dönemi denilen melun dönemleriyle boğuştuğumuz iki canavar adayı var, bütün vaktimi alıyorlar. Ama düşünün ki bu iki minik engele rağmen 411 sayfalık bir kitap olan Homo Sapiens’i iki haftada bitirdim. Tamam, belki övünülecek bir süre değil ama iki tane bebeği de işin içine katarsak gayet de makul bir süre, üstelik bir de çalışıyorum (evde ev işi, işte iş işi denilenden!) Sonuç itibariyla herkesin okuması gereken çok güzel bir kitap. Her ne kadar okurken “homo sapiens”liğimden utansam, bu ben değilim; acaba ben diğer insancıl, sevgi pıtırcığı, iyi huylu, iyi niyetli bir türden araya mı karıştım diye düşünsem de sırf bu düşünceler için bile okunmaya değer; çünkü düşündürüyor. Düşündüren kitaplar her zaman iyidir, bize varlığımızı hatırlatır! Şimdiden herkese iyi okumalar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder