14 Nisan 2013 Pazar

NEŞTER MÜZİĞİ!


Daha önce de bunu yazmıştım; fakat tekrar etmekten kendimi alamıyorum: Kitap yazmak çok zor bir iş! Bizzat denediğim ve üzerinde hâlihazırda çalışıyor olduğum için rahatlıkla bu konuda fikir belirtebilirim ve hatta tekrar belirtiyorum, çok zor. (Kitabın daha giriş bölümünün g’sindeyim ama gene de üzerinde çalıştığımı söylemeyi seviyorum, böylece konuya yakın hissediyorum kendimi… Hani şu sürekli kahve içen, tıkır tıkır yazı yazan yazarlar gibi, öyleymişim gibi sanki. Hatta sanırım yazarlar hakkında kafamda beliren bu imge yüzünden, ne zaman yazı yazacak olsam canım bir şeyler içmeyi şiddetle – kulağa saçma gelebilir ama cuk oturan tek benzetme kelimesi bu- ister.) Hele de saçma sapan bir konuyu yazan, fakat yazdığını okutan yazarlara hayranım (ki onlardan biri olacağımı umut ediyorum; konum saçma sapan fakat okunacak mı işte o meçhul!) bu sebeple daha önce adını bile duymadığım, bu yüzden de kitabını ancak indirimdekiler sepetinde rastlarsam alacağım –ve okuyunca anladım ki bu yüzden büyük gaflet içinde olacağım- David Carnoy’un önünde saygıyla eğiliyorum. “Neşter Müziği” sanırım son beş hatta belki de yedi yılda rastladığım en saçma konuya sahip. Hatta şimdi anlatsam “Amaaaan, bu ne be!” deyip bu yazıyı okumayı dahi bırakabilirsiniz. O kadar klişe bir konu ki.. Hele de bir gerilim romanı için kara mizah bile sayılabilir. Ama düşünün ki Türk filmi klişeleri ne kadar saçma olursa olsun, hatta çoğu zaman dalga konusu bile olurlar, ama vazgeçilmezimizdir. Popülaritelerini asla kaybetmezler; çünkü konu saçma da olsa oyunculuk, sahne ve saire sürekli değişir. Bu kitapta da yorum ve anlatım çok güzel. Zaten anlatım sürükleyici; ama 250. sayfadan sonra yazar resmen çoşmuş. O kadar ki gece dörde kadar uykusuz kalmama neden oldu, yetmezmiş gibi sabah yürüyüşüm de kitabı bitireceğim diye aksadı. İşte ben bu yüzden, sürükleyici ve güzel kitap okumayı çok sevmem aslında. Bütün işleriniz aksar, aklınız hep kitaptadır, bu yüzden de işlerinizi ertelersiniz, kitap bir nevi bağımlılık yapar ve şahsen bütün bağımlılık türlerine karşıyım. O yüzden bu tür kitaplar denk gelince elimden geldiğince çabuk okuyorum ki uzun vadeye yayılıp çok sayıda işimi aksatmasın; fakat tekrar ediyorum konu oldukça basit. Kitabı okumadan önce internette yorumlara baktım biraz. Bir yerde kitabın ortasında zaten neyin ne olduğunun anlaşıldığını yazıyordu, bir yerde de kitabın sürprizle bittiğini. İkisi de doğru. Zaten kitabın ortalarında gerçekler açığa çıkıyor, gene de kitabın sonunda yazar gerçekten sizi şaşırtıyor. (ne yazarmış arkadaş!) yalnız şuna da değinmek istiyorum, isim fevkalade güzel; ama kitaba uymuyor kanımca. Öğrencilerime her zaman bir yazı yazacakları zaman başlık koymamalarını, yazı bitince yazıya uygun bir başlık yazmalarını söylerim; çünkü başlığa uygun yazı yazmak zordur, ama yazıya uygun başlık bulmak her zaman daha kolaydır. Ayrıca diyelim ki çiçeklerle ilgili bir yazınız var ve adını “Çiçekler” ya da -daha iddialı olsun- “Çiçeklerin Büyülü Dünyası” (iddaaya gene) koydunuz fakat yazı çiçeklerden çıktı ve böceklere kaydı, olmayacak şey değil; hatta çoğu zaman olur. Ee, o zaman başlık oldukça alakasız kalır. Aynı şey insanların isimlerinde de var bence. Bazen bakıyorsunuz ve karşınızda bir Hasan görüyorsunuz ama adı Arda çıkıyor ya da tam bir Ebru oluyor karşınızdaki; ama adının Hüsniye olduğunu duyuyorsunuz gibi.. Oysa ki atalarımız ne güzel yapıyormuş. Çocuklarına isim koymuyorlarmış ve çocuk büyünce adını kendi kazanıyormuş, Örnek: Boğaçhan. Fakat Boğaçhan adını kazanmadan önce kim bilebilirdi ki o kadar cesur olacağını. Belki de korkak bir çocuk var karşımızda ve büyünce Boğaçhan değil de Boğadankaçan olacak! O zaman neden adını biz koyuyoruz, büyüsün ve hak etsin değil mi? Her neyse konu iyice yoldan çıkmadan önce kaldığımız yere dönelim, yazar “Neşter Müziği” adı ile kitabı zorlamış ve birkaç yerde özellikle kitaba ismini veren neşter müziğine değinmiş; ama ben dikkatli bir okuyucuyum ve bu küçük numaraları yemedim! Bir iki yerde geçirmek kitaba isim olarak koymak için yetmez. İddia ediyorum bu kitabın adı Hasan olmalı, potansiyelinde o var J Uzun lafın kısası güzel kitap, indirimdekiler sepetine düşmeden de alınmayı hak ediyor ve uzun bir muhakeme sürecinden sonra 17 liraya kadar para verilebileceğine karar verdim (arkasında 25 yazıyor) Sonuçta okurken keyifli vakit geçiriyorsunuz ve 25 lira bile olsa, okuduğunuz süreç düşünüldüğünde bu kadar uzun sürecek bir keyif ve mutluluğu 25 liraya başka nerde bulacaksınız! Alın ve okuyun bence. İyi okumalar…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder