Daha önce de bunu yazmıştım; fakat tekrar etmekten kendimi
alamıyorum: Kitap yazmak çok zor bir iş! Bizzat denediğim ve üzerinde hâlihazırda
çalışıyor olduğum için rahatlıkla bu konuda fikir belirtebilirim ve hatta tekrar
belirtiyorum, çok zor. (Kitabın daha giriş bölümünün g’sindeyim ama gene de
üzerinde çalıştığımı söylemeyi seviyorum, böylece konuya yakın hissediyorum
kendimi… Hani şu sürekli kahve içen, tıkır tıkır yazı yazan yazarlar gibi,
öyleymişim gibi sanki. Hatta sanırım yazarlar hakkında kafamda beliren bu imge
yüzünden, ne zaman yazı yazacak olsam canım bir şeyler içmeyi şiddetle – kulağa
saçma gelebilir ama cuk oturan tek benzetme kelimesi bu- ister.) Hele de saçma
sapan bir konuyu yazan, fakat yazdığını okutan yazarlara hayranım (ki onlardan
biri olacağımı umut ediyorum; konum saçma sapan fakat okunacak mı işte o
meçhul!) bu sebeple daha önce adını bile duymadığım, bu yüzden de kitabını
ancak indirimdekiler sepetinde rastlarsam alacağım –ve okuyunca anladım ki bu
yüzden büyük gaflet içinde olacağım- David Carnoy’un önünde saygıyla
eğiliyorum. “Neşter Müziği” sanırım son beş hatta belki de yedi yılda
rastladığım en saçma konuya sahip. Hatta şimdi anlatsam “Amaaaan, bu ne be!”
deyip bu yazıyı okumayı dahi bırakabilirsiniz. O kadar klişe bir konu ki.. Hele
de bir gerilim romanı için kara mizah bile sayılabilir. Ama düşünün ki Türk
filmi klişeleri ne kadar saçma olursa olsun, hatta çoğu zaman dalga konusu bile
olurlar, ama vazgeçilmezimizdir. Popülaritelerini asla kaybetmezler; çünkü konu
saçma da olsa oyunculuk, sahne ve saire sürekli değişir. Bu kitapta da yorum ve
anlatım çok güzel. Zaten anlatım sürükleyici; ama 250. sayfadan sonra yazar
resmen çoşmuş. O kadar ki gece dörde kadar uykusuz kalmama neden oldu, yetmezmiş
gibi sabah yürüyüşüm de kitabı bitireceğim diye aksadı. İşte ben bu yüzden,
sürükleyici ve güzel kitap okumayı çok sevmem aslında. Bütün işleriniz aksar,
aklınız hep kitaptadır, bu yüzden de işlerinizi ertelersiniz, kitap bir nevi
bağımlılık yapar ve şahsen bütün bağımlılık türlerine karşıyım. O yüzden bu tür
kitaplar denk gelince elimden geldiğince çabuk okuyorum ki uzun vadeye yayılıp
çok sayıda işimi aksatmasın; fakat tekrar ediyorum konu oldukça basit. Kitabı okumadan
önce internette yorumlara baktım biraz. Bir yerde kitabın ortasında zaten neyin
ne olduğunun anlaşıldığını yazıyordu, bir yerde de kitabın sürprizle bittiğini.
İkisi de doğru. Zaten kitabın ortalarında gerçekler açığa çıkıyor, gene de
kitabın sonunda yazar gerçekten sizi şaşırtıyor. (ne yazarmış arkadaş!) yalnız
şuna da değinmek istiyorum, isim fevkalade güzel; ama kitaba uymuyor kanımca.
Öğrencilerime her zaman bir yazı yazacakları zaman başlık koymamalarını, yazı
bitince yazıya uygun bir başlık yazmalarını söylerim; çünkü başlığa uygun yazı
yazmak zordur, ama yazıya uygun başlık bulmak her zaman daha kolaydır. Ayrıca
diyelim ki çiçeklerle ilgili bir yazınız var ve adını “Çiçekler” ya da -daha
iddialı olsun- “Çiçeklerin Büyülü Dünyası” (iddaaya gene) koydunuz fakat yazı
çiçeklerden çıktı ve böceklere kaydı, olmayacak şey değil; hatta çoğu zaman
olur. Ee, o zaman başlık oldukça alakasız kalır. Aynı şey insanların
isimlerinde de var bence. Bazen bakıyorsunuz ve karşınızda bir Hasan
görüyorsunuz ama adı Arda çıkıyor ya da tam bir Ebru oluyor karşınızdaki; ama
adının Hüsniye olduğunu duyuyorsunuz gibi.. Oysa ki atalarımız ne güzel
yapıyormuş. Çocuklarına isim koymuyorlarmış ve çocuk büyünce adını kendi
kazanıyormuş, Örnek: Boğaçhan. Fakat Boğaçhan adını kazanmadan önce kim
bilebilirdi ki o kadar cesur olacağını. Belki de korkak bir çocuk var
karşımızda ve büyünce Boğaçhan değil de Boğadankaçan olacak! O zaman neden
adını biz koyuyoruz, büyüsün ve hak etsin değil mi? Her neyse konu iyice yoldan
çıkmadan önce kaldığımız yere dönelim, yazar “Neşter Müziği” adı ile kitabı
zorlamış ve birkaç yerde özellikle kitaba ismini veren neşter müziğine
değinmiş; ama ben dikkatli bir okuyucuyum ve bu küçük numaraları yemedim! Bir iki
yerde geçirmek kitaba isim olarak koymak için yetmez. İddia ediyorum bu kitabın
adı Hasan olmalı, potansiyelinde o var J Uzun lafın kısası
güzel kitap, indirimdekiler sepetine düşmeden de alınmayı hak ediyor ve uzun
bir muhakeme sürecinden sonra 17 liraya kadar para verilebileceğine karar
verdim (arkasında 25 yazıyor) Sonuçta okurken keyifli vakit geçiriyorsunuz ve
25 lira bile olsa, okuduğunuz süreç düşünüldüğünde bu kadar uzun sürecek bir
keyif ve mutluluğu 25 liraya başka nerde bulacaksınız! Alın ve okuyun bence. İyi
okumalar…

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder