3 Aralık 2012 Pazartesi

BİR KADIN MESİH?

Çok popüler bir kitap olmamakla beraber karşılaşırsanız sırtınızı çevirmeyin. Değişik bir konu, değişik bakış açıları. Adından anlaşılacağı gibi içinde dini konular da var. Meğer İsa’dan sonra dünyaya bir kadın Mesih gelmiş fakat kilisenin karanlık güçleri bu bilgiyi halktan saklamış. Buradan yola çıkan yazar hem polisiye bir kurgu oluşturmuş, hem de okura dini konularla ilgili değişik bilgiler vermiş. Hem de o kadar değişik bilgiler ki okurken zaman zaman “Tövbe tövbe!” diyorsunuz! Kadın Mesih hakkındaki bilgi için savaşan iki taraf var ve siz okurken taraf olamıyorsunuz, okudukça iki tarafa da hak veriyorsunuz. Yazarın anlatımı çok güzel, çok akıcı ama mantıksız yerleri o kadar çok ki kitabın. Kaçma kovalama olaylarını anlattığı yerler inandırıcılıktan uzaktı, ayrıca yazarın anlattıkları zihninizde canlanmıyordu, o yüzden iyice anlaşılmaz bir hal alıyordu. Gene de okunmaya değer bir kitap. Bugüne kadar benzerini okumamıştım ben, o yüzden tavsiye ederim, farklı bir konu. İyi okumalar.

“Zoe nihayet sessziliğini bozdu. ‘Hatırlayabildiğim kadarıyla, bu teolojinin kılıç gücüyle ilk kez yazılışı değildi.’
‘Son da olmayacaktı,’ dedi Seth, gülümseyerek. ‘Bütün piskoposlar konferans sırasında tekrar tartışmaya başladıklarında, Constantine’in sabrı taştı. Hala vaftiz edilmemiş bir Pagan olmasına rağmen öne çıktı ve İsa ile Tanrı’nın aynı olduklarını ilan etti. Dahası, konferansta bunun doğru fikir olduğunu ve Tanrı tarafından ilham edildiğini savunan bildiriyi imzalamak istemeyenler dışarı çıkamayacaklardı… En azından, canlı olarak. İki kişi dışında herkes imzaladı ve o ikisinin aforoz edilmesine, yazılarının hepsinin yakılmasına karar verildi.’ Seth bir an duraksadı. ‘Dolayısıyla, Hıristiyanlık dininin temelini oluşturan kutsal üçlü inancı, aslında o zamanlar Hıristiyan bile olmayan birinin dinle ilgisi olmayan amaçları uğruna kılıç gücüyle yerleştirilmişti.’” (syf: 29)

“Güzel bir parça” dedi Zoe. “Aslında son derece ender bir örnek. Ama söylendiği gibi beşinci yüzyıl başlarına ait filan değil.”
“Nerden biliyorsun?”
“Cinsel organlarını örten incir yapraklarından.”
“Ne?”
“Rönesans sonlarına kadar böylesine bir gizliliğe gerek duyulmuyordu,” dedi Zoe. “Bu eserin yapıldığı söylenen tarihte, henüz böyle bir tutum izlenmiyordu. Katolik Kilise birinci binyıldan sonra üzerine ısrarla basmaya başlayana kadar, seks kirli ya da günahkar bir şey olarak algılanmıyordu. “ (syf: 112)

“Sinaestezi, sinir sistemindeki zararsız bir kısa devre; telefon hatlarındaki kesişme gibi. Sinirler birbiriyle karışıyor. Bazı sinaestetikler biçimlerin tadını alırken, bazıları renklerin okularını alıyorlar. LSD gibi uyuşturucular benzer deneyimlere yol açıyor ama 25.000’de birimiz bunu doğal olarak yaşıyoruz; muhtemelen doğarken beyinlerimiz farklı yapılandığı için.”(syf: 116)

“Banka prosedürü. Hep prosedürleri vardır zaten. Bankacılarda tıpkı Naziler gibi: belli bir düzenimiz var ve bunu seveceksin! Kazayla ya da bilerek başını derde soktuklarında, bunun nedeni daima prosedürü takip etmeleridir.”  (syf:352)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder