9 Haziran 2012 Cumartesi

SUSKUNLAR!

Öncelikle bu kitap "Süheyla" ya ithaf edilmiş.. Soyisim de belirtilmemiş, üzerime alındım, hemen sevdim kitabı. Ama sevmek her zaman anlamaya yetmez.. Açıkçası kolayca, su gibi okunan; kendi kendine ilerleyen bir roman değil; zaten İhsan Oktay Anar'ın üslubu da öyle değil. Anlamaya çalışmak bazı kısımlarda yorabilir. Ama tamamı böyle değil. Ayrıca yanlış anlaşılmasın kendine kendine ilerlemiyor derken olumsuz anlamda söylemiyorum; çünkü itmek kakmak da gerekmiyor. Ama anlatımda söz sanatları bolca mevcut. Kitap belirli bölümlerden oluşuyor: birincisi yegah.. Sonra dügah, arkasından segah.. (aslında bilgi yarışması sorusu olur bunlardan ama 500 milyar değerinde falan olmalı!) Yegah, segah falan deyince konu az çok kendini belli etti: Musiki.. Ama aşk da var, gizem de var. "Aaa!" dedirdetecek olaylar da var.. Çok güzel, tekrar tekrar okuyacağınız cümleler var. Mesela ben kitaplardan gereksiz, her yerde rastlanmayacak bilgileri öğrenmeyi çok severim, onlardan da var (ama gereksiz demeyelim, yazara ayıp olmasın; az gerekli diyelim!) Yalnız şu da var ki ben bu kitabı yazın okumuştum; ama kışın okunmaya daha uygun bir kitap olduğunu düşünüyorum. Elinize salep olur, kahve olur, sıcak bir içecek alıp okuyabileceğiniz bir kitap. İyi okumalar..

"Ancak Kahire Kahini Bilal, 'Sakın unutma!' dedi. 'Aristatalis'in dem vurduğu gibi, 'göz'ün vazifesi sadece 'görmek' değil, Hakikat'i görmektir. Hakikat'i gören bir göz, artık başka bir şeyi göremez. Çünkü o artık, başka bir vazifeyle mükellef değildir ve başka bir gayesi de yoktur." (syf: 165)

"Hava kararmaya başladığında, belki dayanamadığından, ağzından şu sözler dökülmüştü.: 'Her musiki, sesin değil de, aslında sessizliğin bir taklidi.' Derken şunu da söyledi: 'Musiki sessizliğe ne kadar yakınsa, o kadar da mükemmel olur.' Nihayet şu sözleri mırıldandı: 'Kulakları hassas olduğu halde hiçbir şey işitmeyen kişi, O'nu dinliyordur.' Şunu da dedi: 'Sesszilik de bir perdedir. Sessizliği işitebilirsin. 'Es' bile bu perdeye kıyasla, 'ses'tir. '" (syf:231)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder