24 Aralık 2018 Pazartesi

FIRTINADA YANACAKSIN!

Uzun bir aradan sonra bir kitap yorumuyla tekrar blogumdayım. Gerçi bir zamanlar yıllarca yazmadığımı düşünürsek şu anki araya uzun demek saçma oldu. Öte yandan da her gün –hatta günde birkaç yazı- yazmaya başladığımı göz önüne aldığımızda verdiğim ara uzun sayılır. Her neyse gördüğünüz daha doğrusu okuduğunuz üzere boş beleş muhabbetlere karşı olan tavrım bu göreceli olarak uzun arada hiçbir şekilde değişmedi: bu tür muhabbetlere hala bayılıyorum ve konuya geçiyorum. Bahsedeceğim kitap; 8 Kasım’da okumaya başladığım ve bu sabah bitirdiğim kitap. Elimde o kadar uzun durdu ki, doğum yaptığım süreç dâhil bir kitabın elimde böyle kürek mahkumu gibi yıllandığı –bir hafta geciksem yıllanacaktı- sakız gibi yapıştığı ve benden ayrılmadığı hiç olmamıştı. Benim için; çok erken kalkıp çok geç yattığım ve günlük koşuşturma yüzünden canımın çıktığı hayatımın en yorgun dönemi olan bu dönemde bir kitabın okunma süresi en fazla iki haftadır. Üç hafta da belki duruma göre kabul edilebilir ama düşünsenize kitaba 8 Kasım’da başlamışım! Bunu fark ettiğimde tarih 19 Aralık’tı. Gözlerim yuvalarından fırlayacaktı nerdeyse! Bu kadar zaman boyunca kitabın elimde olması inanılmaz! Ama burada bir parantez açmak ve anneler için vaktin sudan bile hızlı aktığını belirtmek istiyorum! hatta daha somut bir delil olarak şu anımı anlatıvereyim hemen ( hiç de sevmem kitap yorumu yaparken arada başka şeyler anlatmayı!!!) geçenlerde – ki o bile nerden baksan 20 gün önce- sınıf defterine tarih atıyordum ki 04.11.2018 yazdım ve “Ayy çocuklar yanlış yazdım, hiç de söylemiyorsunuz, öğretmenim daha kasım ayı olmadı ki, diye dedim.” Çocukların cevabı: “Aralıktayız zaten öğretmenim.” Ben 04.10.2018’te olduğumuzu sanıyorum ama 04.12.2018’teyiz! daha ne diyebilirim ki, anlayın halimi! Buna rağmen çok kızdım kendime, bir kitabı nasıl olur da bu kadar uzun zamandır okumam diye. Kitap da öyle bir kitap ki en son ettiğim kitap almama yeminini bozup almışım, hatta daha kitap çıkmadan önsipariş vermişim de beklemişim ki gelsin! Gelmiş ve ben bir türlü okumamışım! Ama burada suçun büyüğü kimin? Tabii ki kitabın: John Verdon- Fırtınada Yanacaksın! Aklından Bir Sayı Tut ve kardeşlerinden sonra… bu nedir yahu! Şimdi şu da var: hani dedim ya bir türlü okuyamadım diye… ben bu durumu fark edince hemen gaza bastım ve iki günde 250 sayfa okuyarak kitabı bitirdim yani okuyunca okunan bir kitap. Ama… ama ne yazık ki beğenmedim. Bir kere ben kriminal olaylardan falan anlamam, buna rağmen benim bile anladığım durumlara Gurney’in etrafındaki herkesin itiraz etmesi falan! Hiç olmamış! Bırak bu işleri John, diyorum kendisine. Anladık süper polis vs ama bunu etrafındakileri moron gibi göstererek yapmak çok saçma! Ayrıca nedir bu polisiyedeki tutan dedektiflerin her kitabın kahramanı olması! Orda okuyucunun beğendiği dedektif değil ki olayların akışı. Yoksa ha Gurney olmuş ha başkası ne fark eder, sanki onun kaşına gözüne okuyoruz. Üstelik diğer kitaplara göre de çok yavaş ilerleyen bir kitap olmuş hatta çoğu yerde kitap gitmemekte inat etti de ben iteledim hep arkasından. Kısacası hayal kırıklığım oldukça büyük. Düşündüm de benim kitapsal açıdan büyük hayal kırıklıkları yaşadığım bir sene oldu bu sene: Jane Casey, Paul Cleave, john Verdon! Aldığım devam kitapları beklentimin çok altında kaldı. İşte bu da aynı karakterle devam edildiği için belki de! Tuttu diye uzatıyorlar da uzatıyorlar. Şimdi ben de yazıyorum ya mesela, kahramanım tutarsa hemen devam serisi mi yazacağım yani! Tabii ki yazacağım! O kadar tutulursa neden yazmayayım! Bu arada laf kitabıma gelmeyecek diye aklım çıkmıştı ama laf lafı açınca laf kitabıma kadar geldi işte. Canım benim, o da ne yapsın işte, iyi. Büyüyor yavaş yavaş. Dörtte biri tamamlandı gibi. Bu hızla giderse beş seneye değil de mesela iki üç seneye insan içine çıkabilir. Bloğuma yazı yazamasam da girip arada bakıyorum nerelerden giriş yapılmış diye. Şükür girişler fena değil, iyi kötü siftah yapıyoruz!! Bir de yurtdışı girişlerinden çok mutlu oluyorum. Mesela dün Birleşik Arap Emirliklerinden baya baya giriş vardı. Çok mutlu oldum. Kelimelerin büyüsü bu da. Hiç tanımadığım insanlar buraya girip yazdıklarımı okuyorlar, belki çok saçma buluyorlar “ ne yazmış böyle saçsam sapan” diyorlar, belki de beğeniyorlar, işte ben de bu belkileri düşünmeye bayılıyorum! Bu arada bloğuma yazmayı da özlemişim. Kendime kalan çok az vaktimi de uykuya ya da kitabıma ayırdığım için yeni bi kitap bitirene kadar yazamam muhtemelen. O yüzden yeni bir kitap bitirdiğimde yorumumla görüşmek dileğiyle, kitap dolu günleeer!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder