20 Ekim 2018 Cumartesi

TİFFANY'DE KAHVALTI!

“Tiffany’de Kahvaltı” filmini duymuştum ama izlememiştim, eski de bir film galiba. Geçenlerde güzide şehrimizde 6. Kitap fuarı düzenlendi. Orada Sel yayınlarında görevli arkadaş tavsiye etti bu kitabı. Gerçi daha başka kitaplarda tavsiye etti de ilk önce bunu okumak geldi içimden, filmi de var ya merak ettim. Bu arada kitaplara bakarken birinin size yardımcı olması, kitaplar hakkında bilgi vermesi, yönlendirmesi, önerilerde bulunması falan ne kadar güzel bir şey ya! Öbür türlü bön bön kapaklarına bakmaktan öteye geçemiyor insan! Ancak bildiğin bir yazar olacak ya da almak istediğin bir kitap vs de az biraz bilinçli bakacaksın! Onun dışında ben kendimi pazara kavun karpuz seçmeye gitmiş gibi hissediyorum! O yüzden Sel yayınlarının standını çok beğendim ama nasıl denk gelmediyse hiç mi kitaplarını okumamışım bilmem ki! Adam, ne tür okursunuz, deyince bilmiş bilmiş, her tür okurum ayrım yapmam, dedim ama işte hayatta azıcık mütevazi olacaksın; yoksa boyunun ölçüsünü alman beş dakika sürmüyor! Adam soruyor, şunu okudunuz mu, yok; bunu okudunuz mu, yok! Bu yazarı tanır mısınız, yok! Bu yazar, yok! İyi, “Defol git pis yalancı, okuyorum diye çalım satıyorsun bir de, utanmaz!” falan diye kovmadı beni! Ama ben vallahi okuyorum, daha nasıl okuyayım! Elimde hep bir kitap var yani! Ama okunacak o kadar çok kitap var ki keşke şu anda adını hatırlamadığım yazarın dediği gibi bir tane yaşamaya bir tane de okumaya ömrümüz olsaydı! Yani orada azıcık utanmış olmanın da verdiği gazla adam neyi önerse, okudunuz mu deyip hayır cevabı alsa hemencecik aldım o kitabı. Tiffany’de Kahvaltı’da bunlardan biriydi. Okulda kitap okuma saatinde başladım ve anlatımına bayıldım! Teneffüse çıkınca hemen az sayıdaki kitapsever arkadaşıma: “Ayy o kadar güzel ki, çok hoş bir anlatımı var, baksana yarısına geldim bile! “ vs diye sanki o kitap standında rezil olan ben değilmişim, o kitabı gitmişim de bilinçli bir tercihle bizzat kendi başıma almışım gibi reklam yaptım! Şu anda bu durumu buraya yazmam da sorun değil çünkü hiçbiri okumuyor blogumu! Aileden olsun, arkadaşlardan olsun destek sıfır. Arada lafı açılıyor ve duyduğum cümle şu: “Aaaa kız valla aklımdaydı benim de he! Gireyim bakayım diyordum, neydi senin adres!” sanki İstanbul’da sokak isim tabelası düşmüş, kapı numarası silinmiş adres! Yılların blogu işte! Hala, neydi adresi diyorlar! Yani her neyse uzun lafın kısası filmi çekilecek kadar var, okurken ben de kafamda kısa bir film çektim. 124 sayfaydı galiba, anlamadan bitti; bir de benim istediğim gibi bitmedi! Ah Holly aah, diyorum ve herkese iyi okumalar diliyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder