22 Haziran 2018 Cuma

DÜNE KADAR DÜNYA

Homo Sapiens’i – ne kadar beğendiğimi daha önce yazmıştım- okuduktan sonra bende bu tür kitaplara karşı inanılmaz bir ilgi oluştu. Okunacak bir sürü kitabım olmasına rağmen hem Homo Deus’u hem de kitabın arka kapağında ismi geçen yazarların kitaplarını –hemen okumak üzere- aldım. “Eski toplumlardan neler öğrenebiliriz?” sorusuyla “Düne Kadar Dünya” beni hemencecik tavladı tabi, daha önce de defalarca belirttiğim üzere yeni şeyler öğrenmeye, sonra bu öğrendiklerimle milleti bunaltmaya bayılırım! Kimbilir neler öğrenirim umuduyla hemen başladım okumaya. Öncelikle eski toplumlar deyince ben tarihsel bir eskilikten bahsediliyor sanmıştım, Sümer, Aztek, Maya falan gibi. ( Bu uygarlıkları anlatan, okunası kitaplar biliyorsanız ve bu bilgileri benimle paylaşırsanız sevinirim) meğer eski derken günümüzde teknolojiden uzak, hala kabileleler halinde yaşayan uygarlıklar anlatılıyormuş. Bu uygarlıkların yaşam koşulları, gelenekleri ile günümüz karşılaştırılıyor. Yazar kuş türlerini incelemek için çoğunlukla Yeni Gine’ye gidiyormuş, o yüzden genelde buradaki gözlemlerini yazmış. Dili akıcıydı, o açıdan okumak zor gelmedi ama bana zor gelen kısım eski toplumlardan öğrendiğim şeylerin şu anda içinde yaşadığım toplumda kullanılması mümkün olmayan bilgiler olmasıydı. Misal savaşlarla ilgili kısım neredeyse 200 sayfaydı. İlkel koşullar içinde yaşanan kabile savaşlarının ilgimi çekmesi nasıl mümkün olsun! Yaşlılarla, çocuklarla ilgili kısım da bizim kültürümüze uygun değildi. Mesela 50-60 yaş üzeri yaşlı sayılıyor ve o yaştaki ananızı, babanızı, akrabanızı ya öldürecek ya da ölüme terk edeceksiniz. Eğer çocuğunuz 3 yaşına gelmeden tekrar çocuğunuz olursa birini- muhtemelen yeni doğanı- öldüreceksiniz. Eğer ikiz bebekleriniz olduysa ( burada yazar adeta bana seslenmiş) bir tanesini, tercihen çelimsiz olanı öldüreceksiniz; çünkü iki bebek ne taşınır ne bakılır! Doğum yapmak için kabilenizin uzağına gideceksiniz ama çok da uzağa değil yani sesinizi duyacaklar; bu esnada yardımınıza gelen olabilir ama olmaya da bilir. Yazar ters gelen bir bebek yüzünden annenin saatler süren acılardan sonra ölümüne bizzat tanık olmuş, bu esnada kabile ahalisi günlük hayatına devam ediyormuş! Gerçi yazar da eski uygarlıklardan öğrenebileceklerimizin bunlar olmadığını belirtiyor (evde denemeyiniz!) yazarın ilgisini çeken kısım özellikle beslenme ve çocuk bakımı ile ilgili kısım. Çocuklar doğdukları andan itibaren özgür, isterlerse bıçakla bile oynayabilirler, bu onların kararı; eğer bir yerleri kesilirse bu onların sorunu ya da ateşe yaklaşıp bir yerlerini yakabilirler ki bu tür kazalar yüzünden kesik ya da yanık izlerine sahip çok insan varmış. Bu kısımda -çok saçma olmakla beraber- çocuğun özgür bırakılmasını anlıyorum da kesikler ya da yanıkları yüzünden canı yanan yavrularının annelerini anlayamıyorum, henüz kendini koruyamayacak kadar küçük bir çocuğu böyle tehlikelerle karşı karşıya getirip sonuçlarına katlansın, demek benim hissettiğim annelik duygusuna hiç uymuyor. Beslenme konusunda ise bu kabilelerde şeker, tansiyon, kanser vs gibi bulaşıcı olmayan hastalıkların hiç görülmediği belirtiliyor, biz de şeker ve tuzdan ne kadar uzak kalırsak o kadar iyi. Bunu Canan Karatay da söylüyordu zaten ama hem örnekler hem de araştırmalar ilginç. Kitabın en ilgi çekici bölümlerinden biri buydu ama ilk bölümler uzun uzun anlatılırken son bölümlerde yazarın sanki canı sıkılmış da kitabı bir an önce bitirmeye çalışmış gibi yazar, bu bölümleri çok kısa geçmiş ve hiç ayrıntıya girmemiş. Ben kitaba başladıktan sonra ara verdim, başka kitaplar okudum, sonra tamamladım. Anlatım güzel olmasına rağmen konular güncellikten uzak, az çok bildiğimiz şeyler ve günlük hayatımıza faydasız. Yine de okunmaya değer bir kitaptı. Son bölümde hayatına Yeni Gine’de başlayıp ABD’de devam edenlerin iki toplum arasındaki görüşleriyle ilgili bir kısım vardı. Bu dünyada (ABD) yaşayan insanların kendi işlerine duyarlı ama dünyanın geri kalanına karşı çok ilgisiz olduğu söyleniyordu ve bu beni çok etkiledi. Aslında artık dünyanın ger kalanını bırakın yan komşu bile çok umrumuzda değil! Herkes kendi havasında, bunun neticesinde gitgide daha da leş bir toplum olmaya başladık (diye düşünüyorum tabi tek sebep bu değil ama sebeplerden biri de bu bence) O yüzden dünyanın geri kalanından da biraz haberdar olmak için okunabilecek bir kitap. Okuyacak olanlara şimdiden iyi okumalar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder