19 Haziran 2018 Salı

BÜYÜLEYİCİ BAĞIRSAK!

İlk önce şunu söyleyeyim: hiç de büyülenmedim! Vay anasını da demedim! Hafif bir şaşkınlık bile yaşamadım! Tavsiye üzerine almıştım ama tavsiye edenler de okumamıştı, ben de aldığım hiçbir kitabı hemen okuyamazken bunu okuyacağım tuttu. Başlangıcı ilerleyen kısımlar için umut veriyordu; bağırsaklarımızın ikinci beynimiz olduğunu, bağırsakta yaşayan bakterileri yüzünden depresyona girip intihar etme noktasına gelen insanlar olduğunu söylüyordu. Eğer ki bakterilerimiz mutsuz olduğu için intiharı düşünebiliyorsak mutlu olduklarında kim bilir neler düşünürüz dedim ve muhteşem bir kitap aldığım fikriyle hemen okumaya başladım. Bağırsak sakinleri ve ruh halimize etkilerini anlatan giriş bölümünden sonrası -affınıza sığınarak yazıyorum, neticede bir tıp kitabı sayılır, tıpta da ayıp utanma olmaz- “kaka”mızın evvelinden tutun da ahirine kadar bütün bilgilerini veriyor. Sonraki bölümler de ishal, öğürme, kusma, bulantı, müshil, kabızlık vs diye gidiyor. Bir kısmını okulda okuduğum için, aman çocuklar görüp de öğretmenimiz neler okuyor demesinler diye ( bazı bölümlerin ayrıntılı çizimleri de vardı) kitabı resmen hazine haritası gibi her yere taşıdım, “kaka” kısımları falan tamamdı da ishal püsür falan diye bölüm bölüm anlatmaya başlayınca da eve getirdim zaten! Bakteriler kısmı hem uzun bir bölümdü hem de oldukça anlamsızdı; yani ben en son yıllar önce lisede biyoloji görmüş birisi olarak fransızca bir kitap okuyormuşum gibi hissettim. Tek anladığım kısım “antibiyotik, probiyotik ve prebiyotik”ler kısmı oldu. Prebiyotiklerin bağırsağın en önemli bakteri ailesi olduğu ve ne kadar güçlü olurlarsa kötü bakterilere karşı o kadar iyi bir savunma yapacaklarını öğrenmemle bir an için hayat amacımı ve beslenme düzenimi bu aileyi düşünerek oluşturmaya karar verdim. Sevdikleri besinler arasında bana en uygun olanlar patates, soğan ve sarımsaktı. Patates mantıklı fakat soğan ve sarımsağın sosyal hayatımda oluşturacağı olumsuz durumları çok kısa bir an düşünmemle bu fikirden de hemen vazgeçtim. Yine kitaptan öğrendiğime göre fazla temizlik iyi değilmiş, mesela çok temiz evlerde yaşayanlar daha çok hasta oluyormuş. O yüzden evimizi çok fazla temizlememeliymişiz; ama bunu eşim kabul etmedi. Ne yazık ki ülkemizde bilimsel verilere çok fazla önem verilmiyor! Çok sık banyo yapmamalıymışız yoksa vücudumuzu koruyan tabakaya -sanırım yağ tabakasıydı- zarar verip vücudumuzu kötü bakterilere açık hale getirirmişiz ki bunu da ben kabul edemedim. Gerçi bendeki yağ tabakası öyle pek yıkanarak gidecek gibi değil ya neyse… Sonuç itibarıyla çok kötü bir kitap değildi ama ben umduğumu bulamadım; ben bağırsağımızın beynimizi nasıl etkilediğini ve sağlıklı bir bağırsak ve beyin için yapabileceklerimizi anlatan bir kitap bekliyordum ve tabi büyülenmeyi… ama olmadı. Bazı kısımlarda çok fazla terim vardı, anlamakta zorlandım. Ama yeni şeyler öğrendim mi, öğrendim; bayılırım okuduğum kitaptan bir şeyler öğrenip “biliyor musunuz, aslında bu böyle böyleymiş..” vs diye konuşmaya... ilk kısımdan öğrendiğim kaka olsun kabızlık olsun kusma olsun çok ortam muhabbeti değil ama olsun. Gerçi bulantıya iyi gelen ve pek bilinmeyen birkaç yöntem vardı, onları hemen anlatmıştım eşe dosta… Bu açıdan kitap güzeldi, anlatım da akıcıydı hem de o kadar fazla terim olmasına rağmen. Uzun lafın kısası ne okuyun derim ne de okumayın ama okuyacak olanlara iyi okumalar diliyorum!..a

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder